Akdeniz Üniversitesi Hastanesi

Animasyonu görebilmeniz için flash player kurulu olmalıdır.

Kan

KANIN TARİHÇESİ
  • 1615 Andreas LİBAVIUS kendi transfüzyon tekniğini açıkladı.
  • 1628 William HARVEY atar ve toplardamarların rollerini, kalbin nasıl çalıştığını ve kan dolaşımını gösterdi.
  • 1665 Kayıtlardaki ilk kan nakli Richard LOWER tarafından gerçekleşti. Köpekten köpeğe kan nakli yapıldı ve köpekler hayatta kaldı.
  • 1795 Amerikalı Dr. Philip Syng Physick tarafından ilk kez insan kanı transfüzyonu gerçekleştirildi.
  • 1818 Dr. James Blundell doğum sonrası kanama geçiren hastasına, hastanın kocasından enjektör ile aldığı kanı nakletti. Transfüzyon başarılı oldu. Blundell 1825-1830 arasında 10 transfüzyon gerçekleştirdi ve bunların 5'i başarılı oldu. Blundell transfüzyon için gerekli aletler üzerine de çalıştı.
  • 1840 Samuel Armstrong Lane tarafından hemofilili bir hastanın tedavisi için kan transfüzyonunu kullanıldı.
  • 1867 İngiliz cerrah Joseph Lister Kan transfüzyonunda görülen enfeksiyonları önlemek için antiseptikleri kullandı.
  • 1901 Avusturyalı Doktor Karl Landsteiner A, B, 0 olmak üzere 3 kan grubu olduğunu keşfetti.
  • 1902 Decastrello ve Sturli 4. ana kan grubu AB'yi buldular.
  • 1907 Hektoen alınacak kanla hasta kanı arasında uygunluk testi yapılmasını önerdi.
  • Reuben Ottenberg ilk cross-match'i gerçekleştirdi; kan gruplarının insanlara mendelien genetikle geçtiğini ve 0 grubunun üniversal verici olduğunu söyledi.
  • 1908 Carlo Moreschi antiglobülin reaksiyonunu gösterdi
  • 1914 Richard Lewisohn bir kan pıhtı önleyicisi olan sodyum-sitratın kan nakillerinde kullanılmasını önererek günümüz kan bankacılığının temellerini attı.
  • 1916 Francis Rous ve J.R.Turner sitrat ve glikoz solüsyonunda kanların alındıktan sonra birkaç gün muhafaza edilebildiğini gösterdiler.Bu buluş İngiltere'de 1. Dünya Savaşında kan depo ünitesi kurulmasına ilham kaynağı oldu.
  • 1921 Prof. Dr. Burhanettin Toker tarafından Türkiye'de transfüzyon çalışmaları başlatıldı.
  • 1926 Dünyadaki ilk kan merkezi İngiltere'de Kızılhaç tarafından kuruldu.
  • 1932 İlk hastane kan bankası Rusya Leningrad'da hizmete girdi.
  • 1938 Cerrahpaşa Tıp Fakültesinde transfüzyon yapılması
  • 1940 Karl Landsteiner Rh sistemini buldu. Edwin Cohn plazmadan albümin,gamaglobülin ve fibrinojeni ayrıştırdı.
  • 1950 Plastik kan torbası bulundu.
  • 1953 Kan komponentleri soğutmalı santrifüj yöntemi ile elde edildi. Kızılay Kongresinde Kan Yardım Teşkilatının kurulması kararlaştırıldı.
  • 1957 Ankara ve İstanbul'da Kızılay Kan Merkezleri açıldı.
  • 1960 A.Solomon ve J.L.Fahey ilk tedavi amaçlı plazmaferezi rapor ettiler.
  • 1961 Trombosit suspansiyonlarının kanamalı kanser hastalarının yaşam sürelerini uzattığı bildirildi.
  • 1962 Faktör 8 hemofili tedavisinde kullanıldı.
  • 1969 S.Murphy ve F.Gardner trombositlerin oda ısısında daha uzun süre saklandığını buldular.
  • 1971 ABD'de Hepatit-B yüzey antijeni taraması bağışlanan kanlara rutin olarak uygulanmaya başlandı.
  • 1972 Aferez kan komponenti elde etmek için kullanılmaya başlandı.
  • 1979 Bulunan yeni solüsyon (CPDA-1) ile kanların raf ömrü 35 güne çıktı.
  • 1983 Bulunan yeni solüsyon (SAG-Mannitol) ile kanların raf ömrü 42 güne çıktı.
  • 1990 Anti-HCV testi bulundu.
  • 1992 HIV-1 ve HIV-2 antikor testleri Kullanılmaya başlandı.
  • 1996 HIV-p24 antijen taramasına başlandı.
  • 1999 NAT (nükleik asit aplikasyon testleri) kullanılmaya başlandı.
  • 2002 Kızılay Kan Merkezlerinin tarama testleri için uluslararası dış kalite değerlendirmesi programına üye olundu
KAN HAKKINDA

KAN NEDİR?

Kan içerisinde çeşitli kan hücrelerinden ve plazma olarak adlandırılan hücrelerin içinde yüzdüğü sıvı kısımdan oluşur.Aynı zamanda şeker gibi besleyici gıdalar, hormonlar, pıhtılaşma ajanlarını da içermektedir.Vücuda baştan başa oksijen taşır ve vücuttan atık maddeleri uzaklaştırır.


KAN HÜCRELERİ

Başlıca 3 çeşit kan hücresi bulunmaktadır.

  • Kırmızı kan hücreleri                (oksijen taşır)

  • Beyaz kan hücreleri                 (enfeksiyonlara karşı savaşır)

  • Plateletler                              (pıhtılaşmaya yardımcı olur)


KIRMIZI KAN HÜCRELERİ

Eritrosit olarak da adlandırılırlar. Kemik iliğinde yapılırlar. Kana karakteristik rengini verirler. Çocuklukta tüm kemiklerdeki ilikte yapılırken yetişkin de sadece omurganın belirli birkaç yerinde, leğen kemiğinde ve kaburga kemiğindeki kemik iliğinde yapılırlar. Akciğerde bol miktarda olan oksijeni sararak tüm vücuda taşır.

Vücut ihtiyaç halinde yeni kırmızı hücreler yapılabilmesi için kemik iliğini tetikler. Vücuttaki oksijen miktarı azaldığı zaman böbreklerden eritropoetin adı verilen bir hormon salgılanır ve bu da kemik iliğinde daha fazla kırmızı kan hücresi yapılmasını aktifler.

Kırmızı kan hücresindeki hemoglobin akciğerlerde bol olan oksijeni sararak taşır. Hemoglobin kompleks bir demir molekül yapısına sahiptir ve 1 molekül oksijen sarar. Hemoglobin oksijeni kapillere taşır ve absorbe olmasını sağlar.

BEYAZ KAN HÜCRELERİ

Lökosit olarak da adlandırılırlar. Enfeksiyonlara karşı gezici savaşçılardır. 3 çeşit beyaz kan hücresi vardır.

  • Granülositler

  • Lenfositler

  • Bazofiller

Granülositler       :

Sindirim enzimlerini taşıyan granüller içerir. 3 çeşittir.

  • Nötrofil            :istilacı bakterileri öldürür ve sindirir.

  • Eozinofiller       :Parazitleri öldürür ve alerjik reaksiyonlarla ilgilidir.

  • Bazofiller         :Alerjik reaksiyonlarda fonksiyoneldir. Fakat iyi anlaşılamamıştır.

Lenfositler     :

Vücut immün sisteminin anahtar parçalarıdır. 2 çeşit lenfosit vardır. T hücreleri ve B lenfositler. T hücreleri immün sistemin direk aktivesidir. B lenfositler yabancı maddeleri yok eden antikorları üretirler.

PLATALETLER

Trombosit olarak adlandırılan plateletler çeşitli yollarla kanın pıhtılaşmasına yardım ederler. Kanama olduğunda pıhtılaşmaya yardım edebilmek için plateletler kümeleşirler.

 

PLAZMA

Çeşitli hormonları, besleyici gıdaları taşıyan saman rengi temiz bir sıvıdır.Total kan volümünün yarısından biraz fazlasını yapar.Plazmanın % 90' ı sudur.Kalan % 10' luk kısmı çeşitli protein molekülleri, enzimler, pıhtılaşma ajanları, imünglobulinler, hormonları taşıyan proteinler, vitaminler, kolesterol ve vücudun ihtiyacı olan diğer maddelerden oluşur.Plazma aynı zamanda şeker, Na, K, Ca gibi elektrolitleri içerir.

HANGİ DURUMLARDA NE KADAR KAN KULLANILIYOR BİLİYOR MUSUNUZ?

  • Trafik kazalarında 5'10 ünite

  • Kalça ameliyatlarında 4'6 ünite

  • Omurga ameliyatlarında 6'10 ünite

  • Yeni doğan kan uyuşmazlığında 2 ünite

  • Karaciğer naklinde 20'100 ünite

  • Böbrek naklinde 5-10 ünite

  • By-pass ameliyatlarında 4'8 ünite

  • Trombositopenik purpura 250 -500 ünite

  • Mide kanamalarında 3-20 ünite kan

Gerekmektedir.

BUNUN YANINDA SÜREKLİ KAN KULLANIMINA İHTİYAÇ DUYULAN HASTALIKLARDA MEVCUTTUR .

  • Talasemi

  • Hemofili

  • Lösemi gibi hastalıklara yakalanmış kişiler sürekli kan transfüzyonuna ihtiyaç duyarlar.

HER ml KAN YAKLAŞIK

  • 5 milyon eritrosit (120 gün olan ömürlerinde akciğerlerden tüm vücuda oksijen taşırlar)

  • 4.000-11.000 lökosit (farklı gün sayısına sahip olan ömürleri ile vücudu istila eden mikroplara karşı savaşırlar)

  • 150.000-400.000 platelet ( 5 günlük ömürlerinde kanın pıhtılaşmasına yardımcı olurlar)

  • Soluk sarı renkli akıcı bir sıvı olan plazma (kimyasal maddeleri ve  vücut için gerekli olan tüm diğer besleyici maddeleri içermektedir)

İçermektedir.

KAN GRUPLARI HAKKINDA

Karl Landsteiner major kan grup sistemini  (ABO)  tanımlayana kadar kan transfüzyonu imkan dahilinde değildi. Karl Landsteiner sadece A, B ve O gruplarını tanımlamış 1901 de Nobel Prize AB grubunu ortaya çıkarmıştır. Tüm dünyada ve ülkemizde yaygın olarak ABO ve Rh kan grup sistemleri kullanılmaktadır. ABO kan grup sisteminde A, B, AB ve O olmak üzere 4 çeşit kan grubu bulunmaktadır.

KAN GRUBU

ERİTROSİT YÜZEY ANTİJENİ

ANTİKOR

A grubu

B grubu

AB grubu

O grubu

A antijeni

B antijeni

A ve B antijeni

Hiç antijen bulundurmaz

B antikoru

A antikoru

Hiç antikor bulundurmaz

A ve B antikoru

Günümüzde ise majör 4 kan grubunun dışında bu gruplara ait çok çeşitli alt gruplar saptanmaktadır.

1939�1940 yıllarında Rhesus maymunlarından diğer bir faktör saptandı. Rh faktör. Kimilerinde Rh faktörüne rastlanır Rh D pozitif olarak adlandırılır. Kimilerinde bulunmaz bu durumda ise RhD negatif olarak adlandırılır. İnsanlardaki kan grupları ABO kan gruplarının yanında Rh faktörü de eklenerek adlandırılır. Örneğin A Rh (D) pozitif veya A Rh (D) negatif. Aynı ABO kan grup sisteminde olduğu gibi Rh sisteminin de alt grupları günümüzde tanımlanmıştır.

Transfüzyon sırasında yanlış kan grubu verilen kişilerde istenmeyen ölümcül reaksiyonlarla karşılaşılabilinir. Klinikte günümüzde pratiğin aksine kişilere sadece kendi kan gruplarından transfüzyon yapılmaktadır. A kan grubuna sahip bir kişiye B kan grubu kesinlikle verilemez aynı zamanda Rh negatif bir şâhısa da Rh pozitif kan grubu kesinlikle verilmemelidir.

TİP

O -

O +

B -

B +

A -

A +

AB -

AB +

AB +

AB -

A +

A -

B +

B -

O +

O -

 


Teorik olarak yukarıdaki tabloda hangi kan grubuna sahip donörün hangi kan grubuna sahip olan hastaya kan verebileceğine ait bilgiler bulunmaktadır.


Transfüzyon sırasında bir diğer önemli faktörde transfüzyon öncesi uygunluk testlerinin doğru ve güvenilir tekniklerle çalışılıp hastaya doğru sonuçların verilmesidir.

Yukarıdaki kan gruplarının dışında daha birçok kan grup sistemi yer almaktadır. Kell, Duffy, Kıdd, Lutheran,MNSs, I, Lewis diğerleridir.

 

KAN GRUPLARI

SAYI

YÜZDE

A +

14.739

35.64

A -

2.563

6.19

B +

5.849

14.14

B -

885

2.14

AB +

3.028

7.32

AB -

506

1.2

O +

11.632

28.13

O -

2.099

5.07